| |

Sosyal İsyan

sosyal-isyan-01

“Sosyal İsyan” manşeti, keşke hiç atılmasaydı. Keşke o güzel yavrumuz bu sabah kahvaltısını yapıp okuluna gitseydi.

Olmadı, sıfatların yetersiz kaldığı caniler tarafından bizden alındı, daha önce bir çok kadınımıza, kızımıza olduğu gibi. Bu sefer isyan etti insanlar. Duymaya dayanamadı başına gelenleri Özgecan’ımızın. Sarıldı telefonuna isyanını dile getirdi, lanet okudu. Kaçak birinin fotoğrafını paylaştı hemen. Dört bir yana dağıldı haberler. En acı olanı da masum yüzüyle yüreklerimizi parçalayan Özgecan kızımızın resmini paylaştı.

Tepkiler büyüdü. Kadınlarımız, kızlarımız sosyal medya ile yalnız olmadıklarını anladılar. Seslerini çıkarmaya başladılar. Yazdılar, bağırdılar, isyan ettiler. #SendeAnlat etiketi ile yazmaya başladılar sonra. Anlattılar başlarına gelenleri. Kimseye anlatamadıklarını. Çünkü anlatsalar alacakları tepkiler belliydi “sen gülücük atmışsındır!” diye. Beren Saat bile dayanamıyor, bir kadın olarak döküyor sessizce “içinde sakladığı” yaşadıklarını haykırarak. Sonra çığ gibi büyüyor isyan ve utanç mesajları. Yüzümüzü kızartan binlercesi dökülüyor yüreklerden.

Hani o “bırak elindeki telefonu!” dediğimiz, tivitır-mivıtır dediğimiz, çet-met yapıyor diye kızdığımız “sosyal medya” üzerinden döküldü yüreklerdeki sızı. Kızıyorduk ya hani Instagram’dan paylaşılan yemek resimlerine, şimdi o sayfalarda başlarına gelenleri paylaşıyor, isyanlarını dile getiriyor insanlar. Kullanın o telefonlarınızı. Resim çekin, video çekin, mail atın, tweet atın, instagram’dan paylaşın. Yeterki duyurun gördüğünüz haksızlıkları. Her şey bir yana kayda geçsin, unutulmasın. Daha bugün iğrenç bir taksicinin yaptıklarının paylaşılması gibi…

O kaybettiğimiz canımızın kardeşi “Yalvarıyorum, okullarda insanlık dersi olsun…” diyor. Nasıl haklı. Babalarımız annelerimizi döverken büyüyorsak, sokak ortasında tekme tokat dayak yiyorsa kadınlar, töre diye canları alınıyorsa kızlarımızın, önce ailemizden başlayacağız bir şeyleri değiştirmeye. Hele ki töre böyle emretmiş diye “indirim” alınıyorsa cezalarda, kadın karşısında değil de hakim karşısında uslu durdu diye “indirim” alınıyorsa güzel ülkemde hukuk ailesinde de değişmesi gerek bir çok şeyin.

Şimdi isyan eden gönüllerde endişe var, korku var. Hakettikleri cezaları “almayacakları” endişesi, korkusu. Çünkü enteresan işleyen hukukumuzda 57 kere hırsızlık yaparken suçüstü yakalananlar bile serbest kalabiliyorken, baklava çalan çocuklara hapis cezası verilebiliyorken, bunlara verilecek cezadan bile emin olamıyor insanlar.

Peki kim suçlu? Siz! Biz! Hepimiz!

Koyanlar! Her şeye koyanlar!

Daha minicik çocukken “göster amcana pipini…” diye başlayarak, “erkek adam oldun mu?”, “heyytt beee delikanlı…” diye diye büyütülen, büyüten bizler suçluyuz. Eminim bu yazıyı okuyanlardan bile “s.ktir lan!” diyenler vardır. O laf ağzına sakızdır çünkü. Milli küfürümüz var bi de; “Am.na koyayım” diye… Önüne, ardına kızdığımız her şeyi ekleriz. Evet milli küfürümüz bu. Bakın sosyal medyaya, küfürlü tweet yazanlar, her Vine’ında “Amk!” diyerek kahkahalar atanlar… Biz buyuz. Koyarız. Koyunca adam yerine konulduğumuzu sanarız. Koyunca popüler olduğumuzu sanarız. Koyunca erkek oluruz. Koyunca kahkahalar yükselir. Koyunca etraftan alkış alırız. Oysa insanlığımza koyuyoruz her seferinde…

Susanlar!

Susuyoruz hepimiz. Kesinlikle susuyoruz, görümüyoruz, duymuyoruz. Bir olayı görüyoruz, aman şahit yazarlar diye kaçıyoruz hızlı adımlarla. Çünkü yazarlar dimi? Yazarlar, aylarca mahkemelerde süründürürler dimi? süründürürler. Sonra ne olur? Adamı salarlar, salarlarki başınıza bela olsun… Burada suç tamamen bizde değil ama, sistemde. Bahane olsun diye söylemiyorum bunları. Tabii ki susmamalıyız. Ama sistem öyle bir hale sokuyor ki insanları, başına bela oluyor, sistemi de, suçlusu da… Unutmayalım ki susmadığımız ölçüde özgür olabileceğiz.

İşte asansörde kadına şiddet uygulayan birine verilecek tepkileri ölçmek için yapılan bir test…

Bir şeyi unutmayalım, özgürlük şu an her haliyle sosyal medya kullanan ellerde yükseliyor. Sesler yükseliyor, haberler yayılıyor, isyan dile geliyor. Hani o sosyal medya insanı asosyal yapıyor diyorlar ya, bugün Özgecan için sokağa dökülen onbinleri görüyoruz. “Özgecan için siyah giy” paylaşımı ile herkesi sosyal medya üzerinden haberdar ettiler. Tüm Türkiye siyah kıyafetlerini giymiş, bir şekilde isyanını, nefretini ve acısını dile getirmek için sokaklara döküldü.

Türklerle ilgili yaygın bir görüş vardır; “Türkler unutkandır, iki haftaya her şeyi unuturlar…” diye. Şimdi bugün güzelim kardeşimiz Özgecan için kabarmış yürekler iki hafta sonra hatırlayacak mı bu olanları. Bu sefer demeyeceğim, insanlık adına işlenmiş hiç bir suçu hiç bir zaman unutmayalım. Unutmayalım ki ileriye dönük olarak bir daha yaşanmaması için alınması gereken önlemleri gerçekten alabilelim. Soma’da her şey yolunda mı mesela? Unuttuk mu? Peki ya hemen her gün işlenen kadın cinayetlerini? Hemen her gün trafik kazalarında ölen onlarca insanımızı? İnşaatlarda ölen işçilerimizi?  Unutmayalım. Sosyal Medya hemen elimizin altında. Unutturmayalım. Çünkü unuttukça bu güzel ülke için umutlar hızla tükeniyor…

Son olsun diye dua ederek, Özgecan yavrumuza rahmet diliyorum. Huzur içinde uyu yavrucak…

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.