Yine Yeniden iPhone…
Baştan söyleyeyim bu iPhone övme ya da yerme yazısı değil. Bu tarz tartışmaları çok gereksiz bulmuşumdur. Kim hangi cihazla mutluysa onunla mutlu olmaya devam etmeli diye düşünürüm hep…
Benim de kullanmaktan keyif aldığım telefon iPhone… ve Cuma gecesi 5. modelini de koleksiyona kattık netekim.
Öncelikle ne oldu, nasıl oldu da gecenin o soğuğunda saatlerce bekleyip iPhone 5 aldık? Aldık diyorum çünkü iPhone almasını tavsiye ettiğim arkadaşımla beraber gittik.
iPhone 5, 21 Eylül’de Amerika’da satışa çıktıktan sonra ülkemize ne zaman gelecek sorusu sanırım bana en çok sorulan soruların başında gelir. Apple’ın Türkiye temsilcisiymişim gibi “-Ne zaman geliyor arkadaş bu ne yaa” tarzı serzenişlerin odak noktası oldum yakın çevremce…
Neyse, nihayetinde 14 Aralık tarihi Apple tarafından kesinleşince, arkadaşımın telefonu ile aynı gün gidip alırız diye sözleştik. Tarih yaklaştıkça arkadaşımla telefon görüşmelerim sıklaştı. Yadırgamıyorum çünkü ilk akıllı telefon deneyimi olacağı için heyecanlıydı kendisi.
13 Aralık günü için Turkcell’in internet sayfasında yazan yazı ile Perşembe gecesi bir etkinlik düzenleneceği ve hediyeler dağıtılacağı, gece 00:00’da başlayacak olan iPhone 5 satışlarında ilk alan 100 kişiye Jawbone hoparlör hediye edileceğini öğrendik. Arkadaşım bu konuda da heyecan yaptı ve gidelim, hediyeyi de alırız dedi.
Gittik… Oldukça yoğun bir kalabalık birikmişti. Bu arada “neden Suadiye Turkcell Mağazası?” sorusuna cevap vereyim. Bağdat caddesindeki Turkcell Mağazası, Turkcell’in kurumsal olarak kendi mağazası, dolayısı ile fiyat olarak en uygun fiyata satan yer. Diğer TİM’leri soracak olursanız, bizzat yaşadığım tecrübe ile ortalama 150-250 TL civarında farkla satıyorlar cihazları. Sanırım kendi kârları.
Etkinliğin olduğu alan oldukça kalabalıktı. Müzik grubu müziklerini çalıyor, içecek ve yiyecek ikramları yapılıyordu. Standlara kurulmuş iPhone 5’leri ise inceleyebiliyordunuz. Daha önce Apple ürünleri haricinde bir cihaz için bu kadar kalabalık olmuş muydu hatırlamıyorum.
Israrlarımla o kalabalığın içinde beklemek yerine Caribou Cafe’ye yöneldik. Bu arada Caribou kafeler konseptleri ile hoşuma gidiyor. Tuzlu olarak ikram edilen ilginç kahveleri fena değildi. Biraz keyif, biraz internet derken arkadaş bakmaya gitti ve telefon etti, “sıra başlamış, kalabalık fena” diye…
Gittik girdik sıraya. Dostum Okan’da geldi bizi sırada yalnız bırakmadı sağolsun. Saatler gece 12’ye yaklaştıkça kalabalık çoğaldı. Kalabalığın çoğalmasının bir diğer nedeni de “Geveze”nin etkinliği yönetiyor oluşu idi… Ağzı cidden iyi laf yapıyor.
Sıra beklerken standart Türk adetlerinden araya kaynama olayını engelleyen görevliler vardı. İlk 100 kişi önemliydi tabi…
Uzattım sanırım biraz…
Sıra geldi, içeri girdik cihazlarımızı ve Nano SIM kartlarımızı aldık, rahatladık, mutlu mesud olduk. İlk satılan 100 cihaz arasına giremedik ama ilk 100 kişi arasında olduğumuz için ismimizi aldılar, daha sonra hoparlör hediyelerimizi almamız için (bu yazıyı yazdığım sıralarda aradılar hoparlörünüz hazır dediler…) Bu arada saatler gece 2’ye yaklaşmıştı.
Sonrası mı?
Ani bir karar değişikliği ve bir dostumuzun daveti üzerine Kabataş’a “kutlamaya” gittik.
Eve girdiğimizde sanırım saat 6 civarıydı. iPhone’larımızı yatak başucumuza koyarak tatlı bir uykuya daldık…